Bulgaristan Demokratik Halk Cumhuriyeti
Türkiye'nin kuzey batı komşusu olup, kuzeyden Romanya, batıdan
Yugoslavya ve güneyden Yunanistan ile sınırlandırılır. Kuzeyde Tuna ve
doğuda Karadeniz tabii sınırlarını teşkil eder. Ekonomi ve ideolojik
bakımdan Sovyetler Birliği’ne bağlıyken, 1989’da Rusya’da başlayan
yeniden yapılanma ve batıya açılma politikası, Bulgaristan’da da hızla
yayıldı ve komünizm eski hakimiyetini büyük ölçüde kaybetti. ...
Bulgaristan Demokratik Halk Cumhuriyeti Türkiye'nin kuzey batı komşusu
olup, kuzeyden Romanya, batıdan Yugoslavya ve güneyden Yunanistan ile
sınırlandırılır. Kuzeyde Tuna ve doğuda Karadeniz tabii sınırlarını
teşkil eder. Ekonomi ve ideolojik bakımdan Sovyetler Birliği’ne
bağlıyken, 1989’da Rusya’da başlayan yeniden yapılanma ve batıya açılma
politikası, Bulgaristan’da da hızla yayıldı ve komünizm eski
hakimiyetini büyük ölçüde kaybetti.
Tarihi
Bugünkü Bulgaristan topraklarına, M.Ö. 30’larda Traklar denilen bir
kavim, bir süre sonra da Romalılar hakim olmuştur. Altıncı yüzyılda
İslavlar her tarafı yakıp yıkarak hakimiyeti ele geçirmişlerdir. M.S.
680 yıllarında Karadeniz’in kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile
Bulgar tarihi başlamıştır. On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin
aynı zamanda Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vadilerini
de idaresi altına alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14. yüzyıla kadar
varlığını devam ettirmiştir. Bu arada 11. yüzyıla kadar devam eden
Birinci Bulgar Krallığı yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar
(Kıpçak)vasıtasıyla İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde
Moğol istilasına uğramıştı.
Miladi 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamanında Sırpların
Balkanlarda üstünlük kurmasıyle zayıflamış, Osmanlı Hükümdarı Birinci
Murad Han zamanında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir.
İvan Aleksandr’dan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova
Krallığı Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393’te Tırnova, 1396’da
Niğbolu Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400’de Dobruca zaptolunarak
Bulgar Krallığı tamamen ortadan kaldırılmıştır.
On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük
kurmak istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristan’a
hakim olarak düzenli bir idare getirdi. Bulgaristan’ı 500 yıl Osmanlılar
idare etti. Bu dönemde idare, Sofya’da oturan Rumeli Beylerbeyi
tarafından sağlanıyordu. Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve
sefer yolu üzerinde bulunması sebebiyle ticareti oldukça gelişme
gösterdi. Bulgar tüccarlara geniş imtiyazlar tanındı. Osmanlılar, diğer
tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da dini yönden baskı siyaseti
gütmediler. Bulgarlar genellikle reaya adını taşıyan, vergiye tabi
çiftçi sınıfları halinde kaldılar. Âdil idare ve imtiyazlı tüccar
sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyasetine rağmen, 17.
yüzyıl ortalarında Bulgaristan’da haydut denilen çeteler türeyerek isyan
etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla Osmanlılara karşı
birleşmekten geri kalmadılar. Devam eden bu isyanlar karşısında Osmanlı
hükûmeti "Çorbacı Nizamnamesi" gibi bazı kanûni tedbirler alarak,
Bulgaristan’da asayişi korumaya çalıştı. Tuna vilayetinin başına bu
maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sahip bulunan Midhat Paşa,
Bulgaristan’a birçok hizmetler götürdü. Hatta Midhat Paşa,
Hıristiyanlara yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilave
etti. Bulgar ihtilal merkez komitesinin 20 Nisan 1875’te Koprivştitsa ve
Panagyuviste’de başlattıkları büyük isyan da bastırıldı. 1876 yılı
Aralık ayında İstanbul’da toplanan büyük devletler, Bulgaristan’da iki
muhtar bölge teşkilini teklif ettiler. Rusya bunu kabul etmedi. Midhat
Paşa ısrarla Rusya’ya savaş açmamız için direndi. Neticede Rusya’ya
savaş açıldı (20 Nisan 1877). Bulgarlar Rus ordusuna katıldıkları gibi,
Türklere karşı tedhiş hareketlerine de giriştiler.
Osmanlı-Rus harbinin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzalandı (3 Mart
1878). Muhtar bir Bulgaristan idaresi kurulması kabul edilmişse de diğer
büyük devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir
Bulgar Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi. Diğer bölgeler
Romanya ve Sırbistan devletlerine bırakıldı. Bir süre sonra Rusya’nın
mevcut Bulgar Prensliğinin idari ve içişlerine doğrudan karışması,
Osmanlı hükûmeti ile Avusturya ve İngiltere hükûmetleri, Prensliği
Rusya’nın tahakkümüne bırakmak istememelerinden bu hususta büyük
devletlerin nüfuz mücadeleleri başladı. Bir süre sonra Bulgaristan
Prensliğinde Prens Aleksandr idareyi ele alarak Bulgaristan birliğinin
sağlanmasını temin etti ve tamamen Rusya’ya yaklaştı. Daha sonraki gelen
idarecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi gelişmelerden
sonra, 1904’te Türkiye aleyhine Sırbistan’la bir antlaşma imzaladı. 1908
İkinci Meşrûtiyetin ilanından sonra, 3 Ekim 1908’de tam bağımsızlığını
ilan etti.
8 Eylül 1944 ihtilalinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek
Varşova Paktına girdi. Rusya’da olan batıya açılma hareketleri,
Bulgaristan’da büyük hızla yayıldı. Bir süre sonra, 35 senedir başta
bulunan Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989’da istifa etmek
mecbûriyetinde kaldı. 29 Aralık 1989’da ülkede bulunan Türklere yeniden
kendi adlarını kullanma ve serbestçe ibadet etme hürriyeti tanındı.
10-17 Haziran 1990’da iki kademeli ve 1932’den bu yana ilk defa yapılan
çok partili seçimde 1943-1990 arasında Bulgaristan’ı idare eden Komünist
Partisi (yeni ismi Bulgaristan Sosyalist Partisi)iktidar oldu.
Türkiye-Bulgaristan arasında siyasi münasebetler müsbet yönde
gelişmektedir.
Fiziki Yapı
Bulgaristan, doğudan batıya uzanan Balkan Dağları ve Rodopların ayırdığı
dört bölgeden meydana gelir. Bunlardan birincisi Tuna Nehri ile sıra
dağları arasındaki ovalardır. Tuna Nehri kıyıları ülkenin en münbit
yeridir. Burada buğday, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı ve tütün üretilir.
İkinci bölge, ülkeyi baştan başa kesen Balkan Sıradağlarıdır. Her ne
kadar bazı bölgeleri oldukça yüksekse de, geçilmek için gerçek bir engel
teşkil etmezler. En önemli geçidi Şıpka Geçididir. Dağlar orman ve ot
yetişmesi bakımından zengindir. Buralarda kömür yanında bakır, kurşun ve
çinkoya da rastlanır. Bu bölgede tarihi Gabrovo, Kotel ve Tryavna
şehirleri vardır.Sıradağlar arasında Bulgaristan’ın gül endüstrisinin
merkezi olan ova mevcuttur.
Üçüncü bölge de güneyde bulunan Trakya Ovasıdır.Meriç Nehri bu ovada
akar. Bu bölge esas olarak meyve, sebze ve bağlarıyle meşhurdur. Ayrıca
buğday, mısır, tütün ve pirinç yetiştirilir. Plovdiv ve Pazarcık en
önemli şehirlerindendir.
Dördüncü bölge, Rila ve Pirin ve esas olarak Rodopları içine alır. Bu
bölgede yalnız Bulgaristan’ın değil, Balkanların en yüksek tepesi
bulunur. Kurşun, çinko, krom, manganez ve altın gibi madenler bakımından
bölge zengindir. En yüksek tepe, daha sonra Stalin olarak bilinen
Musula 2925 metredir. Başşehir Sofya, Vitoşa isimli bir büyük dağın
eteğindedir. Bu şehir yeri icabı Meriç Vadisine ve Tuna Ovalarına
kolayca ulaşabilmesi yönünden merkezidir. Tuna ve Meriç nehirleri
ekonomik yönden bölgedeki ülkeler arasında en önemli bağlantıyı teşkil
ederler. Tuna özellikle sulama ve balıkçılık yönünden gelişmiştir.
Bulgaristan’ın üçte birini havza olarak alan Meriç Nehri, komşu ovaların
sulamasında önemli rol oynar. Karadeniz kıyıları ve ülke içindeki
kaplıcalarıyla turistleri çeker.
İklimi
Ilıman bir kara iklimi mevcuttur. Yıllık ortalama sıcaklık 13°C, ocak
ortalaması 0°C, temmuz 22°C’dir. Kuzey kısımları güneye nazaran daha
soğuktur. Senelik yağmur ancak 640 milimetreyi bulur. Yaz aylarında
yeterli olmayan bu durum, toprak kullanımında çok geniş bir sulama
sisteminin gelişimini gerekli kılmıştır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Bulgarlar aslen Orta Asya’dan gelen Avar Türklerindendir. M.S. 7.
yüzyılda Tuna Nehrini geçerek Islav kabilelerini yendiler ve onları
güneye sürdüler. Ancak, zamanla onların kültürlerini, dillerini
benimsediklerinden kendi kültürlerini, dillerini unuttular ve
Islavlaştılar.
Bulgaristan’da halk diğer Balkan milletlerinden daha homojendir. Halkın %
88’i Bulgar, % 8,6’sı Türk, geri kalanları da Çingene, Romen, Yunanlı
ve Yahûdiler teşkil eder. Buradaki Türkler Dobruca ve Rodop’ta, Varna
gibi şehirlerde yaşamaktadır. İdari baskı ve Birinci-İkinci Balkan
harplerinde Bulgarların katliam ve soygunları neticesi Türkler ülkenin
en fakir sınıfı durumuna düşmüşlerdir. Yapılan büyük baskılar sonunda
zaman zaman Türkler anayurda sığınmaya mecbur bırakılmaktadır. 1989
yılında 400.000’den fazla yurttaş Türkiye’ye göç etmiştir. Resmi dil
Bulgarca olmakla beraber, halkın çoğu Türkçe, Rusça dillerini de
bilmektedir. Kullanılan Islav alfabesine 1945’te yapılan reform ile üç
Rus harfi de ilave edilmiştir. Hıristiyan nüfusun % 90’ı Ortodokstur.
Halkın % 61’i şehirlerde yaşar. Şehirdeki binalar komünist ülkelerin
ortak mimari tarzıyla yapılmaktadır. Sovyetlerle ilişkilerden sonra halk
an’anevi geleneklerini terk etmiştir. Başlıca şehirleri Sofya, Filibe,
Varna, Rusçuk’tur.
Eğitim: Okuma ve yazma oranı diğer Balkan ülkelerine nisbeten daha
yüksektir. 7 ila 15 yaşları arası eğitim mecbûridir. Sofya’da ve
Plovdir’de üniversiteler vardır.
İdare: Bulgaristan 8 Eylül 1944 ihtilalinden sonra komünist bir idareyle
yönetilmekteydi. Bulgaristanla Türkiye arasındaki ilişkiler 1983
yılından itibaren bozulmaya başladı. Aynı yıllarda, Todor Jivkov
yönetimi ülkede bulunan Türklerin isimlerini asimile etme, sindirme
çalarına girişti. Türklerin isimleri değiştirildi. Çocukların sünnet
edilmeleri yasaklandı. Camiler kapatıldı. İnsanların ibadet ve kendi
dillerini (Türkçeyi) çocuklarına öğretilmesine engel olundu. Bu
hareketlere karşı çıkanlar BELENE gibi toplama kamplarına ve
hapishanelere konuldu. Hatta Türklerin malları ellerinden alınıp,
trenlere doldurularak Türkiye’ye gönderilmeye başlandılar. Bu dönemlerde
Türk-Bulgar münasebetleri en gergin duruma geldi.
Bulgaristan’daki komünist rejim, Sovyetler Birliği’yle paralel olarak
gelişti. Brejnev döneminde Sovyetler Birliği’nce izlenen sıkı politikayı
Todor Jivkov da aynı şiddetle Bulgaristan’da uyguladı. Fakat Sovyetler
Birliği’nde başgösteren glasnost rüzgarları, her Doğu Bloku ülkesini
olduğu gibi, Bulgaristan’ı da etkiledi. Todor Jivkov yönetimi, ısrarla
ve inatla reformlardan kaçındı. Fakat Türklere yapmış olduğu zulümlerden
dolayı dünya kamuoyundan tepkiler alması, tabandan gelen baskılara da
dayanamaması Jivkov’u istifa etmek zorunda bıraktı. Bundan sonra
Bulgaristan’ın yönetimini eline alanlar Jivkov’un politikasını
yumuşattılar. Türklerin ellerinden alınan bütün hakları geri verildi. Bu
sebeple Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilişkiler tekrar düzelmeye
başladı. Bugün karşılıklı komşuluk münasebetleri gayet iyi bir şekilde
seyretmektedir (Aralık 1992). 1989’da Rusya’da olan gevşeme politikası
Bulgaristan’da da görüldü. Komünist rejimi bırakarak, demokratik düzene
dönme hareketleri başladı. 1990 Haziranında ilk serbest genel seçim
yapıldı. Komünistler seçimi kazandı. Yirmi Türk parlamentoya girdi.
Yasama Meclisi 5 yıllığına seçilen üyelerden meydana gelir. Bulgaristan
idari bakımdan 27 vilayete bölünmüştür.
Ekonomi
Birinci ve İkinci Dünya savaşlarına girip yenik düşmesi, düşman işgali,
ekonomiyi çok etkilemişti. Bu bakımdan sanayi tamamen felce uğramıştı.
Komünist idare geçtikten sonra bütün sanayi, ziraat ve ticaretle ilgili
hususlar devletleştirildi. Mecbûri çalışma, iş yerinden ayrılmama,
verilenle yetinme gibi tedbirler getirilerek, sanayinin ilerlemesine
çalışıldı. Sanayi eskisine nisbetle oldukça ileri durumdadır.
Başlıca üç bölgede maden çıkarılır. Stara Planina bölgesinde çinko,
kurşun; Burgaz-Varna bölgesinde ise pik demir üretilir. Ancak bu
çıkarılan madenler genellikle iç tüketim için kullanılır. Karadeniz
sahilindeki Balçık bölgesinde, Varna’nın kuzeyinde ülke ihtiyacını
karşılayacak kadar petrol çıkarılır. Diğer önemli madenler uranyum,
pirit ve linyittir. Yılda 35 milyar Kw/s elektrik enerjisi elde
edilmektedir. Motörlü araçlar, küçük gemiler, vagonlar ve elektrik
araçları yapılmaktadır. Ancak iç tüketimi karşılamadığı için, ithal
yoluyla açığı kapatmaktadır. Kimya sanayii çok gelişmiş olup, azot,
boya, plastik, eczacılık ürünleri ve antibiyotik imal edilir. Ülkede
sanayi kuruluşları daha ziyade Sofya, Varna ve Filibe’de bulunur.
Ticaret: Bulgaristan ticaretini daha ziyade Doğu bloku ile yapmaktadır.
Bu ülkeden gelip geçen Tırlardan ve Avrupa’da çalışıp izne gelen
Türklerden büyük bir gelir sağlamaktadır.Kimyevi maddeler, elektrik ve
elektrik ürünleri ihraç etmektedir. İthal ettiği malzemeler ise, makina,
ulaştırma ve tarım için lazım olan malzemelerdir.
Tarım: Bulgaristan oldukça yüksek oranda (% 43) tarım alanına sahiptir.
İlk zamanları küçük çiftçilerin elinde olan toprak, İkinci Dünya
Savaşından sonra başlayan Sovyet modeli kollektifleşme, 1957’de
tamamlanmıştır. Daha sonra ortalama 4000 dönüm civarında arazisi olan
büyük çiftlikler teşkil edilmiştir. Bütün bunlara rağmen, 1963-1964
yılları arasında yiyecek sıkıntısı, bir ziraat ülkesi olan
Bulgaristan’da had safhaya erişmiştir. En önemli ürünü buğdaydır. Onu da
bilhassa hayvan yemi olarak kullanılan mısır takib eder. Diğer önemli
ürünleri, arpa, çavdar, nohut ve pirinçtir. Sanayide kullanılan bitki
üretimini artırmak için büyük çaba harcanmaktadır. Yağ elde etmek için
yetiştirilen ay çiçeği önemli bir alanı kaplamaktadır. Şekerpancarı
üretimi iç tüketimi karşıladığı gibi ihraç da edilmektedir. Üretilen
pamuk tekstil sanayisi için elverişlidir. Tütün yüksek kalitede olup
ihracat için yetiştirilir. Üretilen gül yağı parfüm sanayiinde
önemlidir. Ormanlar ülkenin % 30’unu kaplar ve kerestecilikte
kullanılır. Ormanlarda geniş yapraklı ağaçlar, meşe, kayın, yaban elması
gibi ağaçlar bulunur.
Bahçe ürünleri, sebze, meyve, domates, haşhaş, yetiştirilir ve Orta
Avrupa ülkelerine satılır. Bağcılık, konservecilik ileri
gitmiştir.Hayvancılık gelişmemiştir. Vahşi hayvanlardan ayı, kurt,
yabani kediler, tilkiler, sincap ve diğer kemirici hayvanlar bulunur.
Ulaşım: Ulaştırma çok gelişmiştir. Osmanlılar devrinde yapılan
demiryolları ve modern karayolları ile komşu ülkelerine bağlıdır.
Karayollarının uzunluğu 32.000 kilometreden, demiryollarıın uzunluğu da
6000 kilometreden fazladır. Varna ve Burgaz limanları işlektir. Tuna
Nehri üzerinde taşımacılık yapılmaktadır.
Türk azınlık
Bulgaristan'da, yakın zamana değin Türkiye ve Bulgaristan arasındaki
ilişkileri Bulgar devletinin inkar ve zorla asimilasyon politikaları
dolayısıyla geren, çok sayıda Türk asıllı Bulgar yurttaşı yaşamaktadır.
Bulgaristan'daki Türk azınlığın kökleri Anadolu'ya dayanır. Rumeli'nin
14. y.y.'da Osmanlılarca ele geçirilmesiyle Osmanlılar, Anadolu'daki
diğer beyliklerin ve yarı göçebe aşiretlerin gücünün kırılması amacıyla,
çok sayıda Türkü bilinçli olarak Balkanlara yerleştirmiştir. Tarih
boyunca yaşanan çeşitli savaş ve çatışmalar dolayısıyla Bulgaristan'dan
Türkiye'ye dört büyük göç dalgası yönelmiştir:
Bunlardan ilki Osmanlıların 93 Harbinde Ruslar karşısında bozguna
uğramasının ardından yaşanan 1878 göçüdür. İkinci göç dalgası Balkan
Harbinde yenilgiye uğrayan Osmanlı Devletinin Rumeli'ndeki tüm
topraklarını Trakya dışında terketmek durumunda kalması sonucu 1912
yılında gerçekleşmiştir. Üçüncü büyük göç İkinci Dünya Savaşı sonrası
sosyalist rejime geçen Bulgaristan'ın tarım arazilerini devletleştirmesi
ve Türkiye'nin Kore Savaşı'na katılması sebebiyle Moskova'dan Bulgar
devletine yöneltilen, Türkiye'ye misilleme amaçlı Türk göçünün teşvik
edilmesi talebi sonucu 1950-1951 yılları arasında yaşanan göçtür.
Dördüncü ve en son göç dalgası 1989 senesinde Bulgar devletinin
asimilasyon politikalarına tepki olarak gerçekleşmiştir.
Yaşanan tüm bu göçlere karşın Bulgaristan'da kesin sayısı tam olarak
bilinmese de halen 1 milyona yakın Türk kökenlinin yaşadığı tahmin
edilmektedir.
1965 nüfus sayımı sonuçlarına göre Türklerin toplam nüfusa oranının % 10
ve üzerinde üzerinde olduğu bulgar yönetim birimleri aşağıdaki gibidir,
ancak bu istatistik '89 göçünden önce yapıldığı için değerlerin
güncelliği kuşkuludur:
Kърджали ( Kırcaali): % 72, Разград ( Razgrad): % 48, Шумен ( Şumnu): %
34, Търговище ( Eski Cuma): % 32, Силистра ( Silistre): % 30, Добрич (
Hacıoğlu Pazarcık, Tolbuhin, Dobriç): % 17, Бургас ( Burgaz): % 11, Русе
( Rusçuk): % 10 Resmi Dil Bulgarca
Bulgarca, Hint-Avrupa Dillerine mensup, Güney Slav dillerinden birisidir.
Yazı dili 9. yüzyılda oluşmaya başlayan Bulgarca, Selanikli Slav Aziz
Kiril (Кирил) ve kardeşi Metodiy'in (Методий) tarafından 862 yılında
oluşturulan Kiril Abecesi kullanılarak yazılır. Harflerin çoğu Yunan
Abecesinden alınmıştır. Bulgarca, yazıya dökülen ilk slavik dildir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Başkent Başkent ülkelerin yönetim
merkezlerinin olduğu şehirleri ifade eder. Politika'da başkent (ya da
başşehir), bir devletin yönetim merkezi olan şehiri ; devletin merkezini
temsil eder.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Sofya
Yönetim Biçimi Sofya (Bulgarca: София), Bulgaristan'ın başkenti ve en büyük şehri. Nüfusu yaklaşık 1,8 milyon kişi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Cumhuriyet
Devlet Başkanı Georgi Parvanov
Başbakan Simeon Sakskoburggotski
Yüzölçümü 110.994 km²
Nüfus 7.900.000 (2003)
Nüfus Yoğunluğu km²'ye 72 kişi
Bağımsızlık 3 Mart 1878 (Özerklik), 22 Eylül 1908 (Tam bağımsızlık)
Para Birimi Leva
Milli Marş Mila Rodino ("Sevgili Vatan")
Uluslararası Plaka İşareti BG
İnternet Alan Adı .bg
Uluslararası Arama Kodu +359
Son yıllarda Türk azınlık üzerindeki baskı politikasına bütünüyle son
veren Bulgaristan, bu ülkede yaşayan Türklerle kalcı bir uzlaşma
kapısını aralamış görünmektedir.